Kumlu’dan yansıyanlar değişmedi...
Şoven çığırtkanlık, yalan ve demagoji!
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Tes-İş Adana Şubesi’nin 26 Haziran günü gerçekleştirilen 9. Genel Kurulu’nda gündeme ilişkin çeşitli açıklamalarda bulundu.
“Operasyonlar dursun söyleminden önce terör örgütünün uyguladığı şiddete dur deme zorunluluğu vardır’’ sözleriyle Kürt sorunu çerçevesinde estirilen şoven rüzgarı besleme çabasını dışa vuran Kumlu, aynı zamanda sınıf hareketindeki gelişmelere dair çarpıcı yorumlar yaptı. Sendikal bürokrasinin ikiyüzlü tutumlarına bir yenisini daha ekleyen Kumlu, “1 Mayıs’ın tatil edilmesi, Taksim’in açılması bizim emeğimiz. TEKEL işçilerine Türk-İş önünde niye kimse dokunamadı. Çünkü Türk-İş bir marka” diyebilecek kadar pervasızlaşabildi.
Kumlu şoven zehrini akıttı
Genel başkanı olduğu Tes-İş Sendikası’nın Adana Şubesi’nin 9. Genel Kurulu’na katılan Kumlu, burada yaptığı konuşmada ilk olarak Kürt sorunu çerçevesinde gelişmelere değindi. İşçi sınıfını temsil etme maskesi altında sınıfa onlarca ihanetin altına imza atan Kumlu, sendikal çizgisinin bir başka görevi olan ‘şoven çığırtkanlık’ işini de ‘gereğince’ yerine getirmeye çalıştı.
“Bir araya getirip saysanız 300 kişiyi geçmeyecek bu eli silahlı grup, kaos ve korkuya yol açmakla birlikte bölge insanını da işlediği insanlık suçuna dahil etmek istemektedir” sözleriyle Kürt hareketine dönük saldırganlığını dışavuran Kumlu, açıklamalarının devamında “terör” demagojisine başvurmayı ihmal etmedi.
Operasyonların durması talebini dillendirenlere de benzer bir demagojik söylemle yüklenen Kumlu şunları söyledi:
“Aksine terör örgütünün insan canına kasteden planlı şiddeti, sorunların demokrasi platformunda çözümlenmesini zorlaştırıcı bir yan içermektedir. Terör örgütünün planlı şiddeti ‘operasyonlar dursun’ yaklaşımlarını da boşa çıkarmaktadır. Çünkü operasyonlar dursun söyleminden önce terör örgütünün uyguladığı şiddete dur deme zorunluluğu vardır’’
Emek ve meslek örgütlerinin yanısıra patron örgütlerinin de katılımıyla gerçekleşen Cumhurbaşkanı görüşmesine değinen Kumlu, toplantıda Cumhurbaşkanı Gül’e kendi görüşlerini sunduklarını belirtti.
TMMOB, DİSK, KESK, Türk-İş, Kamu-Sen, Memur-Sen, Hak-İş, TİSK, TOBB, TÜSİAD, TÜGİK, MÜSİAD, TUSKON, TİM, TESK, TZOB ve TBB’nin katıldığı toplantıda sorunun çok boyutluluğunu vurguladıklarını dile getiren Kumlu, TBMM çatısı altında ‘teröre karşı ortak bir eylem planında’ buluşulması gerektiğini ifade etti.
1 Mayıs ve 26 Mayıs konularında işi arsızlığa vurdu
Sınıf hareketine ilişkin değerlendirmelerle konuşmasına devam eden Kumlu, bu noktada da yalan, çarpıtma ve ikiyüzlülük dolu söylemlere başvurmayı sürdürdü.
Türk-İş genel başkanlığına seçildiği 2007 yılından bu yana çok sayıda etkin eylemler yaptıklarını belirten Kumlu, eylemlerdeki başarının temelinde teşkilatın inandığı ve benimsediği taleplerin gerçekleştirilmesinin yattığını söyledi. Türk-İş’in 26 Mayıs eyleminin biçimini de Bakanlar Kurulu’nun nabzını tutarak belirlediğini söyleyen Kumlu, sınıf hareketi tarihine tescilli bir ihanet olarak geçen 26 Mayıs’taki tutumlarına ilişkin “Türk-İş, karar alıp başarısız olmaktansa, eylemi teşkilatın eğilimlerine uygun biçimde hayata geçirmeyi tercih etmiştir” açıklamasında bulundu.
Direnişçi işçilerin haklı ve meşru eylemlerini de karalamaya devam eden Kumlu, 1 Mayıs Taksim kazanımını kendilerine mal eden ikiyüzlüce sözler sarfederek şunları söyledi:
“Eylemi en iyi, en etkin şekilde hayata geçirmek yerine ‘niye genel greve yapmıyorsun’ diye Türk-İş bölge binalarını işgal edenler için kurulabilecek en hafif cümle, bilinçli veya bilinçsiz emek hareketine zarar verdikleridir. Artık birlikte hareket ettiğimiz emek örgütleri de dahil herkes neyin ne olduğunu görmeye başlamıştır. Bütün bu yaşadıklarımızın bir muhasebesi yapılacak olursa, kaybeden hiçbir zaman Türk-İş olmayacaktır. Tekel işçileri bölge binalarını basıyor. O zaman emeğime acıyorum. 1 Mayıs’ın tatil edilmesi, Taksim’in açılması bizim emeğimiz. TEKEL işçilerine Türk-İş önünde niye kimse dokunamadı. Çünkü Türk-İş bir marka.’’
AKP hükümetinin işsizliğe çözüm bulma iddiasıyla gündeme getirdiği “Ulusal İstihdam Stratejisi’’ne de değinen Kumlu, Türk-İş’in stratejide yer alan kıdem tazminatına, esnek çalışma modellerine, özel istihdam bürolarına ve bölgesel asgari ücrete onay vermesinin mümkün olmadığını söyledi.
Geçtiğimiz günlerde yayınladığı “Türkiye’de İstihdam ve İşsizliğin Önlenmesi” adlı raporda, işsizlik sorununu yalnızca nüfus artışına bağlayarak bir çarpıtmaya daha imza atan Türk-İş bürokrasisinin temsilcisi Kumlu’nun bu sözleri ise, diğer tüm verilerle birlikte değerlendirildiğinde, yine inandırıcılıktan oldukça uzak durdu.
Devletin cinayetleri
PKK’nin üstüne atılıyor
PKK, 1 Haziran 2010 tarihi itibariyle eylemsizliğini bozmasının ardından hemen hemen her gün Türk kolluk güçlerine yönelik eylemler gerçekleştiriyor. Türk devletinin pek çok kayıp verdiği bu eylemler burjuva medya yardımıyla şovenizmi körüklemek için ince ince işlenerek manşetlere taşınıyor. Türk askerlerinin kahramanlık destanlarının anlatıldığı birçok haberde HPG gerillaları “katil”, “taşeron” olarak tanımlanıyor. Bununla beraber bu kampanya PKK aleyhinde yapılan yalan haberlerle besleniyor.
Elazığ’ın Karakoçan ilçesine bağlı Yoğunağaç köyü kırsalında operasyona çıkan askerlerle HPG gerillaları arasında çıkan çatışmadan sonra basının geçtiği haberlerde de bunun bir örneğini görebiliriz. “Siviller de hedef!” gibi başlıklarla PKK’nin sivillere yöneldiğini belirten burjuva basın, sürdürülen kirli savaşı gerçekleri çarpıtarak yansıtıyor.
‘90’lı yıllarda Türk devletinin gerçekleştirdiği katliamlar nasıl ki PKK’nin üstüne atılıyorsa bugün de benzer bir biçimde PKK sivil ölümlerin sorumlusu olarak tutuluyor.
Elazığ’da Türk devleti tarafından öldürülen 70 yaşındaki kadın için “Teröristlerin açtığı ateş sırasında bölgedeki tarlalarda çalıştıktan sonra sepetli motosikletle seyir halinde olan sivil vatandaşlar da hedef oldu. PKK’lı teröristlerin silahlardan çıkan kurşunlarda motosiklette bulunan Şerife Gezici isimli kadın hayatını kaybederken, 4 sivil de yaralandı.” denilirken PKK’ye kan kusuluyor.
Buna karşın Kürt basınında operasyona çıkan askerlerle HPG gerillaları arasında çıkan çatışmadan bir saat sonra askerlerin köylüleri taradığı, Şerife Gezici’yi Türk devletinin öldürdüğü ifade ediliyor. Çatışma ardından başlatılan operasyonda, Karakoçan’dan Yoğunağaç (Golan) Köyü’nde bulunan Çürübürü adındaki kutsal mekanda sabahlamak için giden Gezici ailesi üyelerinin askerler tarafından tarandığı bildirildi. Ayrıca askerlerin Yoğunağaç Köyü ve Kortak Mezrasını da taradığını, birçok evin tarama sonucu zarar gördüğü belirtiliyor.
Yaralıların yakınları ile görüşen BDP Karlıova İlçe yöneticisi Fevzi Akbulut, şu bilgileri verdi: “HPG ve askerler arasında saat 20.30 civarında çatışma yaşanmış aradan yaklaşık bir saat geçtikten sonra Karakoçan’dan ziyarete gitmek için motosikletle Yoğunağaç Köyüne giden Gezici ailesi bir anda asker kurşunları arasında kaldıklarını söylediler. Uzun bir taramanın sonucunda Şerife Gezici göğsünden aldığı kurşunla olay yerinde yaşamını yitirdiğini söylediler. Aile, tarandıkları sırada çatışma olmadığını, seyir halindeyken bir anda tarandıklarını anlattı.” |